27 Temmuz 2009 Pazartesi

Kulu'dan Avrupa'ya Göç Sürüyor; On dokuzuncu yazı

Değerli İzleyici,

1964’de ilk kuşak Avrupa’ya ayak basan Sayın Mustafa Akan’dan neredeyse elli yıl sonra Kulu’nun Avrupa’da istihdam tarihini ve Kulu'dan Avrupa'ya göç tarihini sürdüren Sayın Mahir Akan ile yaptığım söyleşiyi yayınlıyorum.

SORU; Sayın Mahir Akan, Söz uçar, yazı kalır anlatın lütfen, dört çocuğunuz var onları okutmak istiyorsunuz. Maceranız şurada enteresan, tüm bunların yanı sıra bir de traktör satın aldınız Kulu’da, onun taksitlerini ödemek gerçekliği de var değil mi?
YANIT; Tekin Bey, maceramız.. pek fazla enteresan birşey yok. Şöyle yani, şunun bir açıklamasını yapayım, ben amcamın zamanlarını yaşamadığım için.. şundan dolayı, amcamın zamanındaki insanlarda okuma yazma olmadığından dolayı, az bir okuma yazma bilen insanlar belirli bir çevreyi peşinden sürükleyebiliyordu. Bu insanlar da İsveç’e geldiler, taşındılar. İsveç’e geldiklerinde de bu insanlar kendi çocuklarını, okutturmayı pek fazla yaptırmadılar. Buna çok üzülüyorum.

SORU; Çocukları okutmayı düşünemediler mi, demek istediniz? Ne oldu da böyle oldu?
YANIT; Şu oldu, çocukları da yani, çocuklar da kendileri de parayla tanışınca, burda İsveç’te, evet, görmedikleri birşey yani, parayla tanıştılar, tanışınca da restoranları, şunları, bunları oldu ve çocuklar okumadılar.. babalarından gördükleri şeyi yapmaya başladılar; restoran para! Para, para para! Bugün Kulu’dan gelen gençler.. şimdiki gençlerin çoklarını arayın, liseyi bitiren içlerinde çok nadir çıkar. Ben buna da çok üzülüyorum.

SORU; Mahir Bey, İsveç Sosyal Demokrat Partisi Genel Sekreteri Mardin doğumlu bir yurttaş. Size de soruyorum, Kulu kökenlilerde neden böyle bir hedef noktası olmadı?
YANIT; Neden, çünkü.. benim görmüş olduğum nokta şu, benim gençlerde gördüğüm öyle bir ileriye dönük okuma hevesi yok. Ben öyle birşey görmedim, çok cüzi yani. Sadece ve sadece kolay yoldan para kazanma hevesi var, mesela anne babası bir yerde restorancıysa parayla bayağı bir tanışıklığı varsa, çocuklar da aynı o şekilde onu görüyorlar.. ilerisi pek fazla parlak olmayan birşeyi görüyoruz, fakat ilerisi çok parlak bir ilim öğrenme işinden çok çok rahatlıkla vazgeçebiliyorlar. Anne ve babaları bunun üzerine fazla düşmüyorlar, yani.. gazete veya kitabınızda bunu işlerseniz çok çok memnun olacağız.

SORU; Sayın Mustafa Akan, amcanız işte burada, sizin önünüzde biraz önce dedi ki; ‘Şimdi Tekin Bey, site yapmışsın yapmamışsın önemli değil, insanların akıllı olması lazım, medeni olması lazım, demokrat olması lazım... Olmuyor! Yazıyorlar yazıyorlar da yani kim okuyor yani,’ dedi. Ben de buna üzülüyorum Mahir Bey! Belki de haklı! Fakat şu anda sizi ‘Mahir Akan,’ diye tanıştırdı amcanız! Kulu Blog ne söylüyor, Mahir Akan merak eder değil mi?
YANIT; Tabii tabii kesinlikle, Tekin Bey!

SORU; Tekin Bey ne demiş, Osman ne demiş, internette tartışmalar böyle oluyor, sizin de karşı görüşünüz olacak , Mahir Akan bu tartışma ortamına katılmasın mı?
YANIT; Tabii kesinlikle, kesinlikle...

SORU; Teknoloji, iş saatleri, uzak yerlerde yaşamak gibi nedenlerle artık insanlar sık sık bir araya gelemiyorlar, bunun yerine internet odaları, blog postaları var.. düşünce, tartışma ortamı oluşsun istiyoruz. Birileri konuşacak, birileri yazacak değil mi? İsveç/Kulu konusunda siz de bir şey söyler misiniz Mahir Bey?

YANIT; Şimdi şu, kesinlikle... Birileri yazacak, yazsın yani... Şundan dolayı yani... ben de şunun bir açıklamasını yapayım da Tekin Bey.. şöyle baktığım zaman da çocuklarımız... tamam buraya geliyor, Avrupalılaşıyorlar da.. tamam ama kendi kültürlerine de baktığın zaman.. tamam Avrupalılaşsın ama, çocukların arkadaşlarına baktığın zaman arkadaşları İsveçli mi? İsveçli değil! Ee bakıyorsun gene kendi memleketlerinden, hangi akrabası varsa arkadaşları onlar. Şöyle baktığın zaman.. kültürlerine baktığın zaman.. şunun bir açıklamasını yapayım.. bu çocuklar kendilerini de ne noktada bulacaklarını şaşırıyorlar bir kere.. işte bunu.. Tekin Bey, gazete veya kitabınızda, bu konuyu işlerseniz çok çok memnun olacağız...

7 Temmuz 2009 Kista, Stockholm